• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Hangi Âlimlere ve Fakihlere Tâbi Olmalı?
Ulema ve fukahanın türleri, sınıfları, tabakatı, rütbeleri vardır. İyi alimler, kötü alimler... Gerçek alimler, sahte alimler...
İyi alimlerin özellikleri nelerdir?
(1) Sahih bir icazetleri vardır. Bu icazet onları sağlam bir silsile ile Resullerin Seyyidi Efendimize (Salat ve selam olsun ona) ulaştırır ve bağlar.
(2) Onlar ihlaslı alimlerdir. İlmi Allah rızası için okumuşlar, yine Allah rızası için okutmuşlar, Allah rızası için sahih din kitapları yazmışlardır.
(3) Onlar Şeriat'a ve Sünnet'e uyarlar.
(4) Din ilimlerini ve fıkhı zengin olmaya, dünya serveti edinmeye, voli vurmaya, köşeyi dönmeye, zenginleşmeye âlet etmezler. Geçimlerini sağlamak için ücret ve maaş alabilirler ama din yoluyla zengin olmak niyetini beslemezler.
(5) İlmî hizmetlerinin ücretini yaratıklardan değil, Yaratan'dan isterler; dünyada değil, ahirette isterler.
(6) Kur'an-ı Kerimi ve hadîsleri re'y ve heva ile yorumlamazlar.
(7) Hanefî ulema ve fukahası yedi tabakadan hangisinde olduğunu bilir ve ona göre hizmet verir.
(8) Para, telif ücreti, dünya malı, makam ve mevki, ün, alkış için dünya büyüklerine yağ çekmez, yalakalık yapmaz, vakarını muhafaza eder.
(9) Mutlak müctehid seviyesinde olmayanlar kesinlikle ictihad yapmazlar.
(10) Allah'ın âyetlerini ucuza yahut pahalıya satmazlar.
(11) Onlar Resulullah Efendimize mânen biatlıdır ve onun emrinden, Sünnetinden dışarıya çıkmazlar.
(12) Hapse atılmayı, kırbaçlanmayı, hattâ ölümü göze alırlar ama kafir zalimlerin, kezzabların, deccalların, Ekber Şah'ların Kur'ana, Sünnete, Şeriata zıt isteklerine boyun eğmezler.
(13) İlim ve irfanları ile gururlanmazlar.
(14) Lisan ve yazı ile emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparlar.
(15) Halkı müjdeler ve uyarırlar.
(16) Halka örnek olurlar.
(17) Müslümanların zekat, sadaka ve mallarına göz dikip onları zimmetlerine geçirmezler.
(18) Hak bir tarikata veya hak bir cemaate mensup olabilirler ama asla tarikatçilik ve cemaatçilik yapmazlar, sekter asabiyete kapılmazlar.
(19) Onlar Ümmet şuuruna sahiptir, Müslümanları bölmezler, parçalamazlar, birlik ve beraberliği sağlamak için gayret gösterirler.
(20) Halka nasihat ederler.
(21) Sahih itikad için çalışırlar, inanç konusundaki bid'atleri tenkit ederler.
(22) Beş vakit namaz ve cemaat için çalışırlar.
(23) Dolaylı şekilde bile olsa Tağut'a hizmet etmezler.
(24) Bütün halkın hidayeti için çalışıp çabalarlar.
(25) Kesinlikle lükse, israfa, sefahate kapılmazlar, Kur'ana ve Sünnete uygun mütevazı bir hayat sürerler.

(26) İlimleri ne kadar kuvvetli olursa olsun, mâneviyat konusunda bir mürşid-i kâmile intisab eder yahut muhib olurlar.
(27) Allah'tan çok korkarlar.
(28) Görme kabiliyeti olanlar onlardaki nur hâlelerini görür.
(29) Kur'an ve Sünnetteki müteşabihatı, Tevhid ve Tenzih akidesine aykırı bir şekilde te'vil etmezler.
(30) Ne kadar çok ibadet ve hizmet etseler de, hayırlı amelleriyle ve hizmetleriyle değil, Allahın lütuf ve keremi ile kurtulacaklarını ve ebedî saadete nail olacaklarını bilirler.
Böyle hayırlı alimlerin vce fakihlerin mükafatı Allah'ın yüce rızasına nail olmak, Ümmet-i Muhammed'in dualarını kazanmaktır.
Ne mutlu onlara.

Kötü alimlere gelince:
Onlar dünyaya, dünya mallarına, paraya, zenginliğe, yüksek te'lif ücretlerine meftun ve yöneliktir.
Tefsir yazarlar, para için.
Hadîs külliyatı hazırlarlar, para için.
Fıkıh ve başka din kitapları yazarlar, para için.
Akılları fikirleri yüklü te'lif ücretleridir.
Onlar Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in sınırları dışına çıkıp, kendi re'y ve hevalarıyla bozuk ictihadlar yapar, bozuk fetvalar verir, böylece hem dall, hem mudil olurlar.
Zamanlarındaki Ekber Şah'lara yağcılık, yalakalık, dalkavukluk yaparlar.
Zalimlerden korktukları kadar Allahtan korkmazlar.
Namaza ve cemaate önem vermezler. Bazısı büsbütün târik-i salattır.
Doğru dürüst fetva verecek ilim ve ehliyetleri olmadığı halde, mutlak müctehidlik taslar, naylon ictihadlar yapar, mevrid-i nassa aykırı bâtıl fetvalar verirler.
İslamı, Kur'anı, Sünneti, Şeriatı gereği gibi müdafaa etmezler.
Onlar gurur ve kibir küpüdür.
Din yıkılır, Ümmet sarsılırken onlar kendi menfaatlerini, kendi ikballerini, kendi zevk u sefalarını düşünür.
Onlar Süfyanlara, Deccallara, Tağuta, Kezzabîne bazen bilerek, bazen bilmeyerek hizmet eder.
Vah böyle kötü alimlere...

Aklı ve firaseti olan Müslümanlar sâlih, kâmil, ehil, icazetli, râsih, taqvalı, ihlaslı, yüksek ahlaklı, faziletli gerçek alimlere ve fakihlere tâbi olsun.
Ulema-i sû'dan bucak bucak kaçmak gerek.

* (İkinci yazı)
Demokrasi Sihirli Değnek Değildir
SADECE demokrasi kesinlikle yeterli değildir. Demokrasinin yanında bilgelik olmazsa işler düzelmez, ülke iyi idare edilmez.
Sadece bilgelik mi?.. Hayır, onun yanında, sandıktan çıkmayan başka değerler ve kurumların da olması gerekir.
Bir ülkede eğitim iyi değilse demokrasi de iyi olmaz.
Halkın ahlak ve karakteri iyi ve sağlam olmazsa o ülkeye iyilik hakim olmaz.
Van depremzedelerine yardım gönderilmiş, bir vatandaşa nevresim kaplı bir battaniye verilmiş, nevresimin içinden bir zarf çıkmış, zarfın içinde 5 bin TL varmış, bunu bulan felaketezede vatandaş sahibini aramış ve parayı ona ulaştırmış... Ne güzel değil mi? Lakin madalyonun arka tarafından vahşice yağmalanan çadırlar ve diğer yardım malzemesi var.

Bir halk, yararına ve zararına olan şeyleri bilmiyorsa, demokrasi orada fazla bir işe yaramaz.
Demokrasi var ama medya iyi değil, yine işler düzelmez.
Demakrasi var ama yiyicilik, kokuşma, rüşvet, alavere dalavere, haram yeme, gayr-i meşru komisyonlar, rezaletler gırla gidiyor. Ne yapsın fukara demokrasi böyle bir ortam içinde.
Hem demokrasi var, hem de onun yanında resmî vesayet ideolojisi, durum yine fena demektir.
İyiler korkak, pısırık, etkisiz; kötüler gözükara, cesur mu cesur... Böyle bir ülkede sabah olmaz.
Demokrasi bir din değildir.
Demokrasi mutlak ve evrensel bir değer değildir.
Halkı Müslüman olan bir ülkede ancak bir İslam demokrasisi olabilir. Müslüman ülkede İslam'a zıt, İslam'a düşman demokrasi olmaz.
Müslüman halkın büyük kısmı İslam'ı iyi bilmiyorsa ve hükümlerini hayata uygulamıyorsa orada dirlik, düzen, huzur, barış olmaz.
Sosyalizmin 360 çeşidi olduğu gibi demokrasinin de bir sürü türü vardır.
Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu, 10 üzerinden en az 7 olmadıkça işler yoluna girmeyecektir.
Böyle bir şey birilerinin işine hiç gelmez.

Bundan birkaç yıl önce Yunanistan'ın durumu pek parlak görünüyordu. Avrupa Birliği'ne girmiş, yardım ve destek paraları akıyor, her yer güllük gülistanlık, öğleden sonra herkes yatıp dinleniyor, geceleri keyif çatılıyor; içki, zevk u sefa, gel keyfim gel, sosyal yardımlar, primler, avantalar... Yunan demokrasisi... Sonra ne oldu? Şimdiki hallerine bakınız.

Demokrasinin yanına sandıktan çıkmayan değer ve kurumları koymazsanız geleceğe güvenle bakamazsınız.
İyi bir eğitim sistemi...
İyi bir medya...
Korunan, geliştirilen, ayakta tutulan millî kimlik...
Yaşatılan millî kültür...
Yazılı şehir ve medeniyet zihniyeti...
Bilgelik...
Yüksek ahlak ve fazilet...
Ülke idaresinde söz sahibi olan ve kendilerine danışılan bilge ve âqil insanlar...
Adalet...
Demokrasi var ama, binalar çürük yapılıyor ve ilk depremde bunların bir kısmı çöküyor. Yapan müteahhitlere gereken ceza verilemiyor... Nasıl bir demokrasidir bu? Sakın berbat ve b....n bir demokrasi olmasın...
Demokrasi var ama hapishaneler tıklım tıklım dolu; halkın yüzde ellisi birbiriyle nizalı; dev adalet sarayları inşa ediliyor; halka bozuk gıda maddeleri ve meşrubat tükettiriliyor; Müslümanlara domuz eti yediriliyor; ilaç sanayi devleşmiş, tıb ve tedavi yaman bir sektör olmuş; ahlak tepetaklak... Demokrasi kutlu olsun!

Adam karısını aşığı ile yatakta yakalıyor. Polise müracaat ediyor. Cevap: Yeni Ceza Kanunu'nda zina suç değildir, biz bir şey yapamayız, kendin başının çaresine bak... Al sana demokrasi!...

Herif on beş sene içinde büyük bir kara para zengini olmuş. Ona kimsecikler "Nereden buldun?" diye soramıyor.

Demokrasi her şeyi düzelten, ıslah eden sihirli bir değnek değildir.

M. Şevket Eygi

  
362 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın